15 Haziran 2006, Perşembe Üzüntülerimi rar’layıp arşive sakladım bu gün, yanlızlığımın tadını çıkarabilmek için. Günün en erken ve en güzel saatlerinde uyanık olduğum halde 15:30 da uyanabildim. Ne güzel bir şeydir yalnızlık. Tepe ışığının hiçbir zaman kullanılmadığı bir oda yaratmak, kendi dünyanın karanlığında yaşayabilmek için odanı da karartmak. Aydınlıklardayken” cümle kuramayan ben bu gün sözlükler kusuyordum” * Üzüntülerimi rarlamasaydım belki de sıkıntı ve üzüntü içinde geçecekti yalnızlığım. Bir blokta** geçen bir söylem gördüm, sonra içimden kendime uyarladım. Burada paylaşmak isterim. 2, 0, 0, 6 rakamlarını kullanarak sevgili yapamadım, 62 den tavşan yapmakla yetinsem iyi olacak sanırım. Zaten bu günlerde böyle yıl bitiyor bir sene daha eksildi ömrümden modlarındayım. Yurtta geçireceğim son gecem olduğu için kendi mekanlarımda fotograf makinemin deklanşörüyle şeviştim durdum. Esat Köfteciyle, Kantindeki teyzemle ve ağabeylerle, gölümdeki kurbağalarımla, Gölden ışıkları gözüme gelen cadde aydınlatmalarıyla vedalaştım. Süt alacaktım ama ertesi gün için kahvaltı param vardı sadece… Zaten kütüphaneye gecikme borcuna para bayıldım. Odama döndüğümde Pazartesi günkü COPE için çalışmak geldi aklıma… Kelime listemle barıştım, sesli sözlük [dot] com ve en sözlük [at]beyaz[dot]com ile yarıştım. Tabiî ki hızlı sıkıldım, aklıma insan olduğum geldi ve temizlenmeye karar verdim. Banyoya giderken tuvaletim geldi ancak temizlikçi amca oradaydı. Şimdi üstüm çıplak banyoya havlularımı yerleştirdikten sonra tuvalete gitsem ağabeyin aklına gelebilecek kötü düşünceler aklıma geldi. Banyoda ağabey gidene kadar oyalanmaya karar verdim, ancak ağabey gitmedi ve benim çekinerek tuvalete geçtiğimi görünce bana bakıp sırıttı. İnsanların ihtiyaçlarını gidermek için tuvalet kullanmaları ne kadar zamandır sırıtılacak bir olay diye düşünürken aslında tüm fesatlığın benim içimdeki art niyetten doğduğunu fark edip düşünmeyi bıraktım. Dünyada sadece iki mekânda insan yaşamını sorgulayıp gelecek hakkında planlar yapabiliyor bence: Tuvalette ve Banyoda. Tuvalette geçmişimi sorguluyorum genellikle, yaptıklarımı değerlendiriyor insanların bana yaptıklarını anlamaya çalışıyorum. Banyoda ise bir geleceğim olduğu gerçeği ile yüzleşip gelecek hakkında radikal kararlar alıyorum. İşin şaşırtıcı yanı iki mekânda ortaya çıkan düşünceler hiçbir zaman köklü ve sağlam olamıyor. Mekândan çıktıktan 15, 20 dakika sonra etkisini yetiriyorlar. Buradan basit bir hesapla yola çıkarsak her yarım saatte tuvalete gider her tam saatte duş alırsam ya dünyanın en başarılı ve mantıklı insanı olurum, yada osmos – su geçişi – kurallarından dolayı aşırı su almaktan patlarım. Ama bunu yazarken aklıma duşta parmaklarımızın ucunun buruştuğu geldi. Madem insan hücreleri sudan daha yoğun, neden parmak ucu hücrelerimizdeki su dışarı çıkıyor ve parmak uçlarımız buruşuyor? Acaba su benim parmak ucu hücrelerimdeki hücre sıvısından daha mı yoğun. Üf be ne kadar cıvık bir insanmışım su bile benden daha yoğun. Yoğunluk demişken civa ile cilveleşmek arasında bir bağlantı olduğunu düşünmeye başladım. Civa’yı ne zaman elinize alsanız damlaları parçalanıyor, elinizin üstünde dansa davet oynuyorlar. Her damla kendine eş olan başka bir damla ile birleşiyor. Bazen takip ediyorum da orda bile oluyor toplumun kabul etmeyip kimsenin birleşmediği ve yalnız kaldığı için köprünün altından geçmek zorunda kalan, sonucunda da sırtına yumruk yiyen civa damlaları. Neyse su gibi saf ve civa gibi yoğun ve cilveli bir hayatınız olmuş deyip günü kapatıyorum. * Teoman - Bu gün "Hayat koyu bir balgam, sert bir porno hala bugün !!!" by Toprak Türk. ** http://blogspot.karablok.com

0 yorum:

İzleyiciler