"John Doe: i am not special, i have never been exceptional."
2 Haziran 2006, Pazar
Olmamışlık için ağlamak pesimizm midir? Hiç zannetmiyorum diyesim var, ağızımdan çıkacak olan ise bilmiyorum. Son günlerde bilmemek öylesine rahat oluyor ki, bir "bilmiyorum" tüm sorunlarınızı çözüyor belki de... Olmamışlık derken ne kastettiğimi de açıklamayacağım bu yazımda, nasıl olsa istediğinizi anlayacaksınız... Ben anlatmaya çalışırken sadece yanlış anlaşılma menziline birkaç kulaç atacağım, hiçbir anlam ise kucak açmayacak bana. Olmuş ile ölmüşe çare bulunmaz derler, ya olmamış, olamamış için kimse bir şey düşünmez. Ama o kadar acıdır ki elinizi bıraktığında üzüleceğiniz bir annenizin olmaması, veya şarkıları ona adayacağınız, ismi üzerine şiirler yazacağınız; ancak sizi sevmeyecek, terketip gidecek ve arkasından bakarken sadece onun için, belirtiyorum geri dönsün diye değil, sadece onun için ağlayabileceğiniz bir sevgilinizin olmaması... Ya uğrunda savaşacak bir özgürlüğü olmayanlara ne demeli, veya başarısız geçmesi durumunda sonucuna oturup günlerce ağlayacak bir sınavı dahi olmayan bir gence ne demeli ?
"David Mills: Wait, I thought all you did was kill innocent people. John Doe: Innocent? Is that supposed to be funny? An obese man... a disgusting man who could barely stand up; a man who if you saw him on the street, you'd point him out to your friends so that they could join you in mocking him; a man, who if you saw him while you were eating, you wouldn't be able to finish your meal. After him, I picked the lawyer and I know you both must have been secretly thanking me for that one. This is a man who dedicated his life to making money by lying with every breath that he could muster to keeping murderers and rapists on the streets! David Mills: Murderers? John Doe: A woman... David Mills: Murderers, John, like yourself? "
Veya başka bir manasıyla olmamışlık, yani hamlık... En çok çocukluğumda hissettim sanırım bunu... Hayır, anlatmaa çalıştığım çoçukken daha olmamış, kendimi bulamamıştım değil anlatmak istediklerim, yaşıtlarımın arasında hissettiğim hamlık. Koyunlarla açıklayalım. Sürü halinde otlatılan koyunlar vardır, çoban bu koyunların hepsini yönlendirdiğini, hepsinin kendisinin gösterdiği yoldan gitmek zorunda olduğunu, onların düşünemediğini ve kendisinin nasıl olsa onların yerine düşündüğünü hisseder. Ama ben hep hissederim ki - canlı olarak görmedim hiç koyun sürüsü - o koyunlardan bazıları bunun bir sistem olduğunun, onu izlerlerse daha huzurlu olacaklarının bilincindedirler. Ancak olmamışlardır işte henüz, sisteme uyarlar, aslında devirebilecek enerjinin içlerinde olduklarını bildikleri halde ses çıkarmazlar. Zaten ses çıkarsalar bile insanların onu dinlemeyeceğini bilirler. John Doe'nin de dediği gibi "Wanting people to listen, you can't just tap them on the shoulder anymore. You have to hit them with a sledgehammer, and then you'll notice you've got their strict attention."Nasıl olsa yazının burasına okuyarak kimse gelemeyecek, çünkü okumaya istekleri yok çoğunun, tıpkı benim şu anda kaçan yazma isteğim gibi...
"John Doe: [interrupts] A woman... so ugly on the inside she couldn't bear to go on living if she couldn't be beautiful on the outside. A drug dealer, a drug dealing pederast, actually! And let's not forget the disease-spreading<>We see a deadly sin on every street corner, in every home, and we tolerate it. We tolerate it because it's common, it's trivial. We tolerate it morning, noon, and night. Well, not anymore. I'm setting the example. What I've done is going to be puzzled over and studied and followed... forever."
Alıntılar: Se7en (1995)

2 yorum:

Asortik Krep dedi ki...

Herşeyi olupta bir o kadar pesimist olan bir sürü insan tanıyorum..Sen azıcık pesimistlik yapmışsın çok mu ? Boşver..canın şu an öyle olmak istiyorsa öyle ol..Nasılsa düzelirsin..Ara da sırada herkes yaşar bunu :)

NoktasizvirguL dedi ki...

Dimi ama ya azıcık da ben şımarıklık yapayım, azıcık da ben pesimist olayım :)

Saolunnnn :)

İzleyiciler