28 Ağustos 2006, Pazartesi
"Geceyarısı, o gündüzki cıvıl cıvıllığını kaybeden parkta oturmaktayım. Şimdi, bu parkta kimsecikler yok. Bir bankta yalnız başıma arkama yaslanıyorum. Ellerim ceplerimde uzanmış, parlak dolunayı seyrediyorum.
Rüzgarın esişi, sanki hızla giden bir arabada yüzüme vuran yeli andırıyor. Saçlarımın uçuştuğunu, sanki rüzgârla beraber dans ettiğini hissediyorum. Biraz da üşüyorum. Soğuktan kızıllaşmaya başlayan kulaklarım, gittikçe kanlanıyor, kırmızılaşıyor sanki.
Parkın boş yollarında tane tane yapraklar görüyorum. İlerliyor, rüzgârı takip ediyorlar. Arkamdaki ağacın dalları gökkubbeye uzanıyor. Sanki gökyüzündeki yıldızları selamlıyor.
Yıldızlar, hepsi teker teker gözleimde duruyorlar. Tane tane parlayıp sönüyorlar. Aynı gönlümde parlayıp sönen düşler gibi. Her bir düşümde hatırladığım mazi, eski anılar gibi.
O gecenin dipsiz karanlığına meydan okuyan sokak lambaları diziliyor karşımda. Yolun sonuna kadar sıralanıp, kayboluyor. Lâmbaların loş ışığı hem bütün parkı, hem de aşağı sokağı aydınlatıyor.
Ama yine de karanlıkta kalıyor biraz o uzun, ıssız sokak. Sokağın kenarında sıra sıra parkeden arabalar, sokağı iyice daraltıyor. İşte ben de bu dar sokaktan evime gidiyor, gözden kayboluyorum."
CyBoRG nickli birinin 2004 yılındaki yazısıonun neler hissettğini ya da neler yaşadığını çok iyi anlıyorum çünkü o bendim.
0 yorum:
Yorum Gönder